oldum olası pek antipatik bulduğum günlerdendir sevgililer günü aslında....ama yine de 'mahalle baskısı' kisvesi altında, bi şekilde kutlarız... sevgiliykende böyleydi, şimdi de böyle...günün telaşından, koşturmasından sıyrılıp güzel bir akşam yemeği yemek, tadını ala ala bişeyler içmek ve benim için en güzeli sevdiğinin gözlerinin içine bakarak neler yaşadık, neler atlattık, neler başardık, nereden nerelere geldik konulu o derin sohbetin içine girmek belki de..... kolay olmadı tabi ? gerçi ne kolay ki zaten? emek vermek, yapmam dediğin şeyleri seve,isteye yapar olmak...tabi ki tüm bunlar karşılıklıysa güzel... verdiğin kadar alabiliyorsan, sevdiğin kadar seviliyorsan eğer en büyük mutluluk, en büyük huzur senindir zaten....
eğer seni anlayan... sana, fikirlerine, düşüncelerine değer veren, seni sen olduğun için çok seven, her halini seven, her kararında senin yanında duran, seni yormayan, yıpratmayan, didiklemeyen, senin arkanda-önünde değil de yanında durmak isteyen, bir aşk varsa yakınlarında bi yerlerde; hiç vakit kaybetme,erteleme 'tut yüreğinden sıkıca, ak hayatına' ...çünkü bu yerine hiçbir şey koyamayacağın, doğru korelasyonu yakaladığın taktirde seni dünyanın bütün 'en'lerine kavuşturacak tek duygudur...
diyeceğim o ki;
aşk'ın içinde 'aşk' var.....
kalbimin içinde sen....
aşk'a aşk'tan başka yol mu var?
kollarındayken.....